22 Ağustos 2012 Çarşamba

Transfer Sezonu



Liglerin bitiminin yaklaşık olarak bir ay sonrasında başlayan transfer dönemi neredeyse futbol sezonu kadar ilgi çekmektedir. Medyanın da desteğiyle iyice artan yeni oyuncular isteği hiç sonu yokmuş gibi her gün yeni alternatiflerle genişletilmektedir. Bu arzu o kadar üst seviyededir ki müsabakaların önüne geçtiği bile olmaktadır.


Transfer döneminin son günü ligin 3. İla 4. Haftaları arasına denk gelmektedir. Takım yöneticilerinin hangi bölgelere ihtiyaçları olduklarını görmeleri açısından az da olsa katkı sağlayan bir bitiş tarihi olduğu söylenebilir ancak bu bakış açısının bütün camiaya yayılması, ilk haftalarda oynanan maçlara verilen önemin yöneldiği hedefi tek yönlü yapmaktadır. Bu durum, ilginin takımın üzerinden oyuncu adaylarına kaymasına sebep olmaktadır. Oysa ki,  ligi, atılan her adımın çok büyük önem taşıdığı bir maraton olarak değerlendirmek ve bu tarzda bir yönelimin ilerleyen haftalarda büyük pişmanlıklara ve kayıplara sebep olacağını fark etmek lazım. Çünkü mevcut kadronun yaptıklarının takımla alakalı diğer her konudan önde tutulmasının gerektiği zaman gelmiştir aslında. Takım o maçı kazanmalıdır ve herkes tüm kafasıyla bu amaca odaklanmalıdır. Transfer haberlerinin hala öncelikli durumda olması ve maç anında bile bu konudaki haberlerin takip edilmesi maalesef ki takıma zarar vermektedir. Bunun yanında yönetici statüsündeki kimselerin de akıllarında bunun bulunması taraftarların vereceği zarardan katlarca üstündür.



Ligler süresince her maç özelinde bir öneme sahiptir. Bu bağlamda, galibiyet alabilmek adına takımın eksiklerini tespit edip bu yerleri doldurma düşüncesi oldukça pozitif bir düşüncedir. Bu süreçteki haftaları galibiyetlerle geçirmek ise yeni alınacak oyuncular kadar katkı sağlayacaktır. Bu dönemde maksimum olarak alınabilecek 12 puanı kazandırabilecek bir transfer çok sık rastladığımız bir durum değildir ki zaten o kalitede bir oyuncunun transferinin o tarihlere kalması daha da az rastlanan bir durumdur. Öte yandan sezona hazırlık aşaması olan yaz kampında – ki takım kimyası bu dönemde oluşur- takımla çalışmamış bir oyuncunun ihtiyaç duyacağı adapte olma ve hazır hale gelme evresi katkı sağlayacağı haftayı çok ilerilere çekmektedir. Bu nokta da hesaba katıldığında 3-4 haftalık süreçte alınacak puanların ağırlığı oldukça artacaktır.


Takımlar ligler başladıktan sonraki transfer politikalarını bu hususları dikkate alarak yapmalıdırlar. Odakta olan oyuncu arayışının sezon açıldığında biraz daha ikinci plana atılması takımlar adına çok daha doğru bir hamle olacaktır. Taraftarların da duruma bu şekilde yaklaşmaları bakış açısının değişmesine katkı sağlayacaktır. Aslında herkesin takımının iyiliğini düşündüğü reddetmek mümkün değildir ancak takımının iyiliğinin ne olduğu doğru teşhis edilmelidir.

13 Ağustos 2012 Pazartesi

Resmi Hazırlık Maçı



Cumhurbaşkanlığı Kupası, 1965-1966 sezonundan başlayıp 1997-1998 sezonuna kadar düzenlenmeye devam eden ama maalesef ki pek de fazla ön planda olmayan bir organizasyondu. Bu sebepten olsa gerek ki düzenlenmesi durduruldu. Verildiğinden neredeyse kimsenin haberinin olmadığı bu kupanın artık olmamasının eksikliğini kimse hissetmedi öyle ki Süper Kupa karşımıza yepyeni bir oluşummuş gibi çıktı. Oysa ki hiç tutmamış bir Cumhurbaşkanlığı Kupası ‘nın 9 sene sonra gelen isim değiştirmiş haliydi.


Genellikle ligin büyük takımlarını karşı karşıya getiren bu organizasyonun ekstra bir gelir kapısı olması futbolu yönetenlere cazip gelmektedir çok doğal olarak ancak biz futbolsever için tek olumlu ve yapıcı yanı ligler başlamadan, resmi bir maç ile yeniden futbol havasına girmemizi sağlamasıdır. Alınacak kupanın prestij kazandıracağı bile şüpheliyken, bu maça sadece keyif almak ve havaya girmek amacıyla yaklaşmak dışındaki hiçbir yaklaşım diğer ülkelerde gösterilmemektedir.



Geçtiğimiz sezonun sonunda Lig Şampiyonu Fenerbahçe ile Türkiye Kupası kazananı Beşiktaş arasında oynanması gereken Süper Kupa çeşitli futbol dışı sebeplerden dolayı oynanmadı ve ileri bir tarihe alınması kararlaştırıldı. Ancak o ileri tarihin ne zaman olacağı asla belli olmadı ve unutuldu gitti. Sadece bu duruma bakarak bile ciddiyeti ve önemi rahatlıkla kavrayabiliriz. Düzenlenen ilk üç Süper Kupa ‘nın da Almanya ‘da oynanmasının sebebinin orada yaşayan vatandaşların destekledikleri takımları izleyebilmeleri sağlamak ve onların da gönlünü hoş tutmak olması verilen ciddiyeti anlayabileceğimiz bir başka örnektir.


Dün Fenerbahçe ve Galatasaray arasında oynanan 6. Süper Kupa müsabakasının tansiyonunun seviyesi hiç olmaması gereken ve de aynı zamanda hiç beklenmeyen bir yükseklikteydi. Derbinin büyüklüğü tartışılmayacak düzeydedir ancak tanımı ortada olan böylesine bir kupa için “futbolun sadece futbol olmadığı” bir atmosfer oluşturulması ne kadar yapıcı bir durumdur tartışılır. Geçtiğimiz sene Manchester United – Manchester City arasında oynanan İngiltere ‘nin Süper Kupa ‘sı Community Shield maçı benzer büyüklükte bir derbiyi izletmişti bizlere ancak resmi bir hazırlık maçı havasında geçmesi futbola bakış açımızdaki farkı gözler önüne sermişti.



Oynanan her maça çok büyük önem vermek kişiden kişiye değişebilecek ve de saygı duyulması gereken bir tutumdur. Verilen önemin öfkeye ve şiddete dönüşmesi ise kabul edilemeyecek bir davranıştır. Çünkü bu durum ülke olarak futbolu değil sadece takımları sevdiğimizi ve bir o kadar da rakiplerimizi sevmediğimizi göstermektedir. Sonucunun çok şeyler değiştireceği maçlarda tansiyonun gerilmesi gayet doğaldır ancak bu tarz resmi hazırlık maçlarında saf futboldan keyif alınması gösterilmesi gereken tek tutumdur. Futbol ülkesi olabilmek için en önemli basamaklarından biridir.