8 Nisan 1991 ‘de Afyon ‘da doğan Alper, futbola Eskişehir ‘in bir ilçesi olan Çifteler ‘in takımında başladı. Çiftelerspor ‘un altyapısında dikkat çekmiş olsa gerek ki 13 Ocak 2009 ‘da Eskişehirspor ile profesyonel sözleşmeye imza attı. Aynı sezonun son maçında Gaziantepspor karşısında 75. Dakikada oyuna girerek ilk kez bir Süper Lig maçında sahaya çıkıyordu. O sezon kimse onun adını duymamıştı doğal olarak, ne de olsa her Anadolu takımı çevre ilçelerinin takımlarından sivrilen isimleri transfer ederlerdi…
2009-2010 sezonunun ilk yarısını genelde kulübede geçirse de
ikinci yarsında bazen ilk 11 ‘de 90 dakika oynayarak, bazen maçın ilerleyen
dakikalarında çıkarak, bazense oyuna sonradan girerek toplam 16 maçta forma
giydi ve adını en azından Süper Lig ‘i çok yakından takip eden kişilere
duyurmayı başardı. Defansif orta saha olarak görev alıyordu ve tekniği de hiç
fena sayılmazdı. Ancak hiçbir zaman olmadığı gibi olası bir sorun yine yetenekte
değildi. Psikolojik eksiklikler ve ya menajer hataları onun önündeki en büyük
engellerdi – her genç yeteneğin olduğu gibi-
Yakından takip eden kesimde oluşan soru işaretleriyle başlandı
2010-2011 sezonuna. 20 ‘si ilk 11 olmak üzere 24 maçta forma giyen 20 yaşındaki
ismin yetenlerinden artık herkes haberdardı. Klasik deyişle oyunun iki yönünü
başarıyla ve tecrübeliymişçesine oynayan Alper Potuk tam da beklendiği gibi “büyük”
takımların merceği altına girdi. İstanbul ‘a gideceğine dair birkaç şey yazıldı
basında ancak o bana göre en doğru kararı vererek Eskişehirspor ‘da kaldı çünkü
hala çok erkendi onun geleceğinin çok parlak olduğunu söyleyebilmek için.
Aslında erken değildi ancak ülkemizde kaybolup giden onlarca yeteneği düşününce
birazcık da çekingenliktendi belki de daha “sabırlı” düşünmemizin sebebi.
Eskişehirspor forması giyeceği 3. Sezona başlarken camianın
beklentileri oldukça fazlaydı kuşkusuz. Büyük bir aksilik olmaması durumunda
takımın vazgeçilmezi olacağını öngörmek hayalcilik olmayacaktı ki bu konudaki
beklentileri tam anlamıyla karşıladı ve takımının en önemli parçalarından oldu.
Takdir toplayan Eskişehirspor ‘un ona çok şey borçlu olduğu rahatlıkla
söyleyebiliriz. Sabrın sınırları zorlanmıştı ancak daha fazla dayanılmamıştı ve
devre arasında Fenerbahçe onu kadrosuna katmak için ciddi girişimlerde bulundu.
Yaşı ilerleyen Emre ‘ye alternatif yaratılmak istenmişti belki de. Ancak son
görüşmelerde anlaşma sağlanamadı ve Alper Eskişehir ‘de kaldı. Adı büyük
takımlarla anılan ve hatta son andaki anlaşmazlıklardan dolayı takımında kalan
oyuncuların kaybolup gitmesi Türk futbol tarihinde oldukça fazla yer
kaplamaktadır. Bu açıdan düşünüldüğünde hareketli günlerin ardından takımına
mümkün olduğunca çabuk geri dönmesini, olası bir transferinin ona başarı
getireceği yönünde yorumlamak ne kadar gerçekçi olurdu onu asla öğrenemeyeceğiz.
Alper takımında kalmıştı ve neredeyse aynı seviyede ve
profesyonellikte futboluna devam etmişti. Abdullah Avcı ‘nın da dikkatini
çekmiş ve Milli Takımın 3 hazırlık maçının kadrosunda bulunmuştu. Sadece Slovakya
maçında 15 dakika forma giyse de bu durum Fenerbahçe vakkasından sonra kafasını
çabuk topladığını daha büyük kesimlere duyurmasına yetmişti. Tabi ki de aklı
artık sadece Eskişehirspor ‘da değildi ancak bir diğer büyük adımına kadar
çalışmalarına devam edecekti. Ya da en azından bizim gözlemlediğimiz buydu.
Yıllardır birkaç isim dışında yıldız isimler yetiştirme
konusunda çok büyük sıkıntılar yaşıyoruz Türk futbolu olarak. Avrupa ülkeleri
arasında artık adımızın geçmemesinin de en büyük sebebi bu durumdur. Yetenekli genç futbolcularımızı doğru
politikalarla futbolumuza kazandırmalıyız artık ve tabi ki genç yetenekler de
kendilerine yazık etmemelidirler. Bu sezona da – özellikle son 3-4 haftadır-
çok iyi başlayan Alper Potuk için tek temennimiz potansiyeline uygun yerlere
gelebilmesi. Modern futbolun kriterlerine yakışır futbol zekası maalesef ki
çalışma ve mütevazilik olmadan bir hiçtir. Umarım ve eminim ki Alper de bunun
farkındadır. Onun gibi daha birçok isimden bahsedebiliriz ve bahsedeceğiz de.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder