Takvimlerin 2001 ‘i gösterdiği zaman Andrew Cole formundan
iyice uzaklaşmış, Teddy Sheringham ise neredeyse yerini başka birine bırakma
yaşını geçmişti bile. Solskjaer ‘in asla ilk tercih olamaması da hesaba
katıldığında hamuru iyi bir forvet transferi Manchester United efsaneleri
arasına ismini yazdırma adayı olabilirdi. Derken temmuz ayında PSV Eindhoven ‘dan
25 yaşındaki Van Nistelrooy transfer edildi. Taraftarlar büyük bir heyecanla
ligin başlamasını ve belki de forvet yetiştirme konusundaki en iyi ülke olan
Hollanda ‘dan yaptıkları transferin neler yapabileceğini görmeyi beklemeye
koyuldular. Her şey tam da beklendiği gibi olmuştu ve Ruud geçirdiği üç harika
sezonda toplam 68 lig, 28 Şampiyonlar Ligi golü kaydetmişti ki bu çok çok üst
düzey bir performanstı. En azından tribünlerin “Ruud, Ruud, Ruud!!” diye
kendinden geçmelerini sağlamıştı.
Rüya gibi geçen 3 sezonun ardından 19 yaşındaki Wayne Rooney
Everton ‘dan transfer edilmişti. Bir önceki yıl dikkatleri üzerine çekmiş de
olsa hem yaşı hem de Ruud ‘un performansı itibariyle forma şansı bulmasına pek
ihtimal verilmiyordu. Belki de genç yetenek için tek yol olan olası bir
sakatlık gerçekleşmişti. Nistelrooy yaşadığı sakatlık nedeniyle sadece 17 lig
maçına çıkabilmişti. Bu durum Rooney ‘nin yolunu açmıştı ve tam da bu
zamanlarda Türk futbolu ve dünya onu Fenerbahçe karşısında yaptığı hat-trick
ile tanıdı çünkü o Şampiyonlar Ligi tarihinin hat-trick yapan en genç oyuncusu
olmuştu. O tarihte giydiği formayı yaşadığı sakatlıklar haricinde neredeyse bir
daha hiç çıkarmadı. Günümüzde dünyanın en komple golcülerinden biri olarak
gösterilebilecek seviyeye Ferguson ‘un da katkılarıyla gelen süper yıldız
takımıyla özdeşleşen isimlerinden biri konumuna geldi.
2012 yaz transfer dönemine geldiğimizde, belki de en fazla yankı
uyandıran transfer gol kralı Robin van Persie ‘nin Manchester United ‘a
geçmesidir. Hollandalı, dünyanın en iyilerinden olduğunu çoktan kanıtlamıştı.
Takımdaki Rooney hegemonyasını sonlandırıp sonlandıramayacağı ve ya beraber mi
oynayacakları kafalarda soru işareti oluşturmaya devam ederken benzer bir
kaderle Rooney, ikinci hafta oynanan Fulham maçında bir sakatlık geçirdi.
Bacağında 15cmlik bir yırtık oluşan yıldızın bir ay sahalardan uzak kalacağı
açıklanmıştı ki bir hafta sonrasında van Persie Southampton karşında hat-trick
yaparak takımını galibiyete taşıdı. Takımının her şeyi olan bir ismin, “her
şeyi” olan bir takıma transferi ve sonrasındaki uyum ve maç temposu süreci her
zaman tartışmalara sebebiyet verir ve sancılı geçer ancak yine bir sakatlık bu
süreçte kararı veren unsur oldu. İki süper yıldızın beraber oynayacağı bir
anlayışa geçilmesi artık çok daha rahattır çünkü belki de Robin ‘in de takıma
alışabilmesi ve kendini kabul ettirmesi uzun bir dönem anlamına geliyordu.
Ruud van Nistelrooy ve Wayne Rooney Manchester United adına
iki farklı döneme damga vuran isimlerdir. Kıyaslama yapmak hem zordur hem de
çok gereksizdir çünkü takımları her ikisinden de olabildiğince fazla verim aldı
tabi ki dünya futbolu da. En az Manu kadar büyük bir kulüp olan Arsenal ‘in
Henry sonrası en büyük ismi diyebileceğimiz van Persie ‘nin Manchester ‘a
alışma sürecinin tabiri caizse “iktidar kavgası” yaşanmadan geçilebilmesi ve ya
en azından öyle geçecek gibi gözükmesi futbolseverler adına tam bir şölen vaat
etmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder