Türkiye A
Milli Futbol takımımız 2014 Dünya Kupası Eleme maçlarına Hollanda
mağlubiyetiyle oyun anlamında olumlu da olsa puan ve skor anlamında kötü bir
başlangıç yaptı. Bu maçın detaylarını ve yeni milli takımın futbolunu Salı
günkü Estonya maçından sonra daha doğru bir şekilde değerlendireceğim ancak
öncesinde çok daha basit ama ülke futbolu için bir o kadar da önemli olan bir
konuya, Türk Futbolundaki duran top
sıkıntısına değineceğim.
Ülke
futbolunun özellikle 2000’li yıllardan sonra gelişmeye başlayıp pek çok konudaki
eksiklerini gidermesiyle kendini açıkça göstermeye başlayan bir sorun. Gerek milli
maçlarda olsun gerekse kulüp takımlarının Avrupa arenasındaki maçlarında olsun
rakip takım ne zaman bir korner, frikik veya bir hava topu organizasyonu
gerçekleştirse ülkece hop oturup hop kalkıyor, golü yiyeceğimizi öngörüyoruz.
Korkularımız da boşa çıkmıyor çoğu zaman. Bu
durumun en güzel örneğini daha dünkü Hollanda maçında açıkça gördük.
Deplasmanda böylesine güçlü bir rakibe karşı iyi başladığımız ve galibiyeti
kovaladığımız bir maçta yine basit bir duran top organizasyonuyla golü yedik ve
maçı da bu şekilde kaybettik. Özellikle dünkü maç gibi iyi oynadığımız
karşılaşmalarda bu çeşit rakip açısından basit ve sürpriz olacak gollerle pek
çok zaman galibiyeti kaçırdık. Bu durumun örnekleri saymakla bitmez. Euro 2012 elemelerinde içerde oynadığımız
bir Belçika maçı vardı. Kendi sahamızda ikincilik açısından en önemli
rakibimizle oynuyorduk ve Belçika pozisyon açısından deplasmanda oynamanın da
verdiği dezavantajla pozisyon üretmekte zorlanıyordu. Ancak 2 seferde de Van
Buyten’le kornerden bulduğu goller rakibin sürekli olarak oyunda kalmasına ve
bizi zorlamasına sebep oldu. Goller o kadar basitti ki anlatırken bile bazen
komik geliyor. Rakip Belçika, deplasmanda oynuyorlar, pozisyon açısından
yoksunlar, korner oluyor, takımın kornerlerde en önemli gol silahı 1.97
boyundaki stoperleri geliyor, ne onu tutan ve önlem alan biri var ne de alan
savunması yapan bir takım. Böylece Van Buyten kornerden iki tane gol atmış
oluyor.
Bu örnekleri
vermemin sebebi de hem galip geldiğimiz hem de mağlup olduğumuz maçlarda
yediğimiz gollerin genellikle duran top olması bu durumun açıkça teknik açıdan
en ağır sıkıntımız olduğunu göstermekte. Durumun
en acı noktası ise yıllardır milli takımın başına geçen hiçbir teknik
direktörün bu konuda önemli adımlar atmaması duran topların ülke futbolu için
artık adeta genetik bir sorun haline gelmesine yol açtı. Yetenekten ziyade
sadece iyi bir çalışma ve doğru bir taktik antremanı gerektiren ve çok kısa
sürede değil ama zaman içinde düzeltilebilecek olan bu sorununun git gide daha
ağır bir hal alması teknik direktörlerin bu konuda pek de bir şey yapmadıklarını
göstermekte. Her yeni teknik direktör milli takım için yeni bir başlangıç
yapmaya kalkıp bir değişim içine giriyor ve tabi ki bir diğer önemli sorun
hatta temel sorunlarımızın başında gelen altyapı yetersizliğimizi çözmeye
çalışıyor. Bu tabi ki yapılması gereken bir şey ama taktik açıdan böylesine
basit ve gözle görülür bir hale gelen duran top zafiyetimizin çözülmemesi birçok
teknik direktörün de planlarını mahvediyor.
Kornerler,
frikikler futbolun içinde olan bir şey ve bu tarz pozisyonlardan gol yemek tabi
ki çok doğal ama bu gollerin bu kadar bariz ve sayıca fazla olması ülke futbolu
açısından fazlasıyla sıkıntılı bir durum oluşturuyor. Durum çok basit ve çözümü
de kolay. Bir altyapı sıkıntısı gibi
uzun vadeli girişimler ve çalışmalar yapmadan kolaylıkla üstesinden gelinebilir
ama bu konuda hiçbir çalışma olmaması duran top organizasyonlarının ülke
futbolunun kanayan yarası olma yolunda ilerlemesine yol açıyor. Bu durum
çözülmezse daha pek çok iyi oynadığımız maçı kolay gollerle kaybeder, pek çok
turnuvayı da yine evimizden seyretmek zorunda kalırız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder