30 Aralık 2011 Cuma

Gol Atan Forvet

Forvet İstikrarsızlığı.Son 10 yılda Fenerbahçe'nin ama daha çok Alex'in başını ağrıtan bir problem.Van Hooijdonk'dan bu yana gelen forvetler ne yönetim ne de taraftar için bekleneni verebildi ki çok uzun sürmeden takımdan ayrıldılar.Ancak bu sene durum ''bekleneni veremedi''den çok daha vahim.Fenerbahçe gol yollarında çok ciddi sıkıntılar yaşıyor ve yine en büyük sebep forvet oyuncularının yetersizliği.Henri Bienvenu'yu yerden yere vurmak yerine sadece bu sezonki performansı Fenerbahçe'nin çok çok altında demekle yetineceğim.Belki zaman tanınırsa Bienvenu farklı bir oyun ortaya koyabilir tıpkı kalitesinden şüphe etmeyeceğimiz Semih Şentürk gibi ancak Fenerbahçe'nin ne Semih'in formuna kavuşmasını ne de Bienvenu'nun farklı şeyler ortaya koymasını bekleyecek zamanı var.
İlk yarıda Fenerbahçe özellikle 1-0'ı bulduktan sonra farkı açmakta büyük sıkıntılar yaşadı.Kimi zaman galibiyeti koruyamadı kimi zamansa iyi ve baskılı oynamasına rağmen skora etki edemediği için diken üstünde zoraki kazandı.Maç 1-0 bitince golü atan kahraman oldu ve bu da manşetlere ''Caner attı Fener kazandı'' veya ''Topuz Feneri ipten aldı'' şeklinde yansıdı.Ancak bu durum bu şekilde devam etmez.Bir iki haftalık formsuzluk takımı öylesine kötü etkileyebilir ki ne Fenerbahçe'nin çok güvendiği takım savunması ne de Alex de Souza bu durumu engelleyebilir.İkinci yarıyı da ilk yarıdaki gibi istikrarlı götürse bile Play-Off'ta Fenerbahçe bir golcünün eksikliğini net bir şekilde hissedecektir.
Her ne kadar forvetlere zaman verilmesi gerektiğini düşünsem de Fenerbahçe'nin ne yazık ki yine bir golcü transferine ihtiyacı var.Alex'in oldugu bir takımda pozisyon yaratmak sorun olmayacağından gelecek golcünün Anelka veya Quaresma gibi sıfırdan gol yaratmasına gerek yok.Fenerbahçe'nin gol yapmasını bilen,eline geçen fırsatları cömertçe harcamayacak deyim yerindeyse ''Leblebi Gibi Gol Atıyor'' dedirtecek türden bir golcüye ihtiyacı var.Maddi sıkıntılar ve devre arası transfer döneminde oldugumuz için böyle bir golcünün bulunması bir hayli zor olsa da çabuk dikiş tutturacak doğru bir golcü transferiyle Fenerbahçe'nin açık ara şampiyonluğa gitmesi hiç de uzak bir ihtimal olmayacaktır.

Kendini Bulmak ...


Sezon başına gittiğimizde,teknik direktörsüz kalan ve aslında genç takımın başına getirilmesi planlanan teknik direktörün yöneteceği bir takım ve de hiçbir türlü tutturulamayan kadro yapısı vardı karşımızda.Böylesine kötü bir önsözle başlayan,umutsuz usluplu hikayeyi dinleyen kimse,bir şey beklemiyordu Beşiktaş’tan.
Fakat zaman ilerlerken mod değişmeye ve de Beşiktaş kendini tanımaya başladı.Savunmadaki istikrarın başarıya giden en kutsal yol olduğu bir kez daha kanıtlandı bu sayede.Çünkü Türkiye’deki futbol mentalitesi ,hücum rotasyonuna sadece izin vermeyip sonuna kadar desteklerken,savunmada bir o kadar katı süreklilik istemektedir.Beşiktaş’ın en büyük avantajı ve “play-off” adayı olarak gösterilmesinin en kuvvetli sebebi de bu konudan kaynak alıyor.İstatistiklere baktığımızda en çok forma giyen altı futbolcunun biri kaleci Cenk,dördü savunma dörtlüsü hilbert-egemen-sivok-ismail ve de defansif orta saha oyuncusu Fabian Ernst’tir.
Bu durum Beşiktaş’ın,sene başında yaptığı hatalardan ders aldığını ,artık kendini tanıdığını ve de zamanın lehine işlediğini düsündürüyor.Eğer Beşiktaş bu kafa yapısında devam edip sürekli doğru adımlar atarsa sadece play-off un değil şampiyonluğun da en kuvvetli adaylarından biri olacaktır…

27 Aralık 2011 Salı

Hayde Burak Hayde ...

2010-2011 sezonuna geri dönelim. Kıran kırana bir mücadele, müthiş bir şampiyonluk yarışı ve diğer takımlardan gözle görülür bir şekilde ayrılan 82 puanlı iki takım : Fenerbahçe ve Trabzonspor. İstek, üretkenlik, pozisyon zenginliği ve her şeyden önemlisi gol en üst seviyedeydi. Peki ne oldu da özellikle Trabzonspor geçen seneyi mumla arar bir hale geldi. Şampiyonlar Ligi'nin getirdiği yoğun maç trafiği önemli bir sebep olsa da temel sebep ortada aslında: Takımın omurgasını oluşturan oyuncuların kaybedilmesi ve yerlerinin doldurulamaması. İlk olarak Selçuk İnan, yetenekleri ve skora direkt katkısıyla pek çok takımın arayacağı bir yıldız ancak onun Trabzon için değeri çok daha fazla. Takım savunmasına ve hücum organizasyonlarına katkısıyla Trabzonspor'da tüm dengeleri o oluşturuyordu. Umut Bulut her ne kadar kaçırdığı gollerle anılsa da eksikliği net bir şekilde hissediliyor. Geçen seneki Umut-Burak uyumunu bu sene Halil-Burak şeklinde yakalamaya çalışan Trabzonspor teknik heyeti ise durumun Burak-Burak'dan öteye gitmediğinin farkında.
Bu seneye geldiğimizde, Burak Yılmaz'ın Şenol Hoca ve takımı için tam bir piyango olduğunu söyleyebiliriz. Omurgasını kaybetmiş bir takımın çok daha kötü bir halde olması beklenirken Burak'ın hem Selçuk'u hem de Umut'u aratmayacak şekilde oyundaki etkinliği ve ligimizde görmeye alışık olmadığımız gol ortalaması takımını yukarda tutuyor. Özellikle ilk 10 haftada oynadığı 8 maçta attığı 13 golle takımının maçlardan galip ayrılmasını sağlarken, o günlerde dillerden düşmeyen "Yine mi Burak" sözleri her şeyi anlatmaya yetiyordu. Ancak Burak'ın golü unutmasıyla Trabzonspor da galibiyeti unuttu. Devrenin sonuna gelinirken 5 maçta galip gelemeyen Trabzonspor Play-off potasından uzaklaşmıştı ki son hafta "Kralın Dönüşüyle" takım galibiyeti hatırladı. Tabi ki bir forvet oyuncusundan her gün gol atmasını beklemek haksızlık olur ki Burak bunu neredeyse yaptı. Bugün Burak'ın Trabzon'a katkısından çok Trabzon'un Burak'a katkısı tartışılır oldu.
Şenol Hoca ve kurmaylarının "Burak Atarsa Yeneriz" şeklindeki zorunlu oyun düzenini derhal değitirmesi lazım yoksa "Hayde Burak Hayde" sesleri bordo-mavili tribünlerden hiç eksik olmaz.

Başımızın Tacı Galatasaray...

Bu sezon Süper Lig'de oynanan futbol çok kısır. Bunun en büyük göstergelerinden birisi de Galatasaray'ın oynadığı az pozisyonlu futbolla baş tacı yapılmasıdır. Geçtiğimiz sezona oranla Galatasaray çok daha coşkulu ve şampiyonluğa inanmış durumda. Bu da takımı maç başında rakibine karşı daha avantajlı duruma getiriyor,daha çok saldırmasını sağlıyor. Buna karşın Galatasaray sahip olduğu yetenekli ofansif oyunculara rağmen pozisyon üretmekte zorlanıyor. Zevk veriyor ama bu oluşturulan gollü ve pozisyonlu futbol tabusunun çok dışında , sadece Futbol Tanrılarına hakaret etmeden oynanan futbolla sağlanıyor ama kimse bunun farkında değil. Galatasaray'ın galibiyetleri ve maçlarındaki coşku bu durumun ön plana çıkmasını engelliyor.