21 Haziran 2012 Perşembe

Teknik Direktör Etkisi




     
EURO 2012 heyecanı bugün oynanacak Çek Cumhuriyet – Portekiz çeyrek final maçı ile devam edecek. Çeyrek Finalist takımlara baktığımızda Rusya ‘yı görememek sürpriz olarak değerlendirilebilir. İtalya ve Hollanda da turnuva öncesi tahminleri boşa çıkaran ekipler olarak dikkatimizi çekiyor.
   

     Rusya ‘yı yenen EURO ’04 şampiyonu Yunanistan ‘ın çeyrek finale çıkabileceğini kimse beklemezdi. Savunma yapmayı çok iyi bilen jenerasyonlarından neredeyse hiçbir futbolcunun kalmamış olması ve de yeni yetişen oyuncuların kapasitelerinin onlardan çok uzakta olması bu durumun sebepleridir. Bunun yanına turnuva sürecinde sakatlanan ya da kart cezası alan futbolcuları da eklenince -ki bu isimler takımda öne çıkan isimlerdi- kimse bir sürpriz bekleyemezdi Yunanistan ‘dan. Ancak tüm bu olumsuzluklara rağmen teknik direktör Fernando Santos ‘un elinde bulundurduğu değerleri bilerek en iyi şekilde kullanması onları bir üst tura çıkardı. Rakibe göre çok alt seviyede kalan kadro yapılarını oynamaya değil oynatmamaya yönelik kullanmaktan başka bir çarelerinin olmadığı bilerek bu yönde hareket eden Santos, 2004 ‘te tohumları atılan Yunanistan ekolünü iyice sağlamlaştırdı. Teknik direktörlerin bir takım için ne  derece önemli olduğunun çok güzel bir örneği olduğu rahatlıkla söyleyebiliriz.

      

     Turnuva öncesindeki düşünceler Hollanda ‘nın en ciddi şampiyonluk adaylarından olduğu yönündeydi. 2010 Dünya Kupası ‘ndaki başarılarının EURO ’12 ye de yansıyacağını, Hollanda takımının tarihine bakmaksızın düşünmenin ne kadar gerçekdışı olduğunu sergiledikleri performans gözler önüne serdi. Her turnuvaya kadrolarında dünyanın en üst düzey futbolcularıyla birlikte katılan Hollanda ‘nın en büyük ve hala çözemedikleri sorunu takım olamamaları. Devam eden bu soruna büyük bir teknik direktörlük hatası da eklenince sonuç hüsran oldu. Bir türlü atılamayan gole giden yolun sahayı forvet oyuncularıyla doldurmaktan geçtiğine inanan “mahalle” mantığıyla hareket eden van Marwijk, bir teknik direktörde bulunması gereken en önemli özellik olan oyuna müdahale konusunda  sınıfta kalarak Hollanda tarihine kara bir leke sürdü. Özellikle savunma oyuncularında sıkıntı çeken Hollanda ‘nın yeni bir yapılanamaya gitmesi gerektiği aşikar.
      

     Yine bir teknik direktörlük farkıyla İtalya, son yılların yükselen değeri, genç, ateşli Hırvatistan ‘ı turnuvanın dışına itti. Şikeyle çalkalanan ve de bunun yanında kadrolarında neredeyse hiçbir üst düzey futbolcu bulunduramayan İtalya ‘dan yine şike skandalıyla geldikleri 2006 yılındaki başarılarını geçtim gruptan çıkmalarını bile kimse beklemiyordu. Tam bir taktiksel deha olarak nitelendirebileceğimiz Prandelli, İtalya ‘nın turnuva takımı olma özelliğinden de faydalanarak takımına beğeni toplayan bir futbol oynattı. Özellikle Hırvatistan maçının ilk yarısındaki futbolları turnuvanın öne çıkan performanslarından biri oldu. Turnuvadaki ömürleri bilinmez ancak şimdiden tebriği hak ettiklerini söyleyebiliriz.
      



     Teknik direktörlerin bir takımın en önemli parçalarından olduğu bu gibi turnuvalarda çok daha rahat anlayabiliyoruz. Yapılacak hamleler, uygulanacak taktikler ve de değişecek oyuncular kısa süreli maratonlarda neredeyse oyuncuların yetenekleri kadar büyük önem taşıyor. Almanya ve İspanya ‘nın yine sivrilmelerinde yatan faktör de budur. Takımın nasıl oynaması gerektiğini bilen ve her türlü durumda uygulanacak planları olan teknik direktörleri onların en büyük avantajlarından  (İspanya ‘nın İtalya maçında forvetsiz çıkması hariç). 

Hiç yorum yok: