20 Ekim 2012 Cumartesi

Futbolcu Fabrikası Bursaspor




Bursaspor, eski yıllardan beri alt yapısından çıkardığı ve ya alt liglerden keşfettiği genç ve yetenekli yıldız adaylarıyla nam salmış bir takımdır. Diğer takımlarda pek rastlayamadığımız bu özellik onlara Trabzonspor ‘dan sonra Anadolu ‘dan çıkan ilk şampiyon olmak gibi kutsal bir başarı getirmiştir. Tabi ki her başarı kutsaldır ancak gerek ülkemizdeki sosyal yapı, gerekse kapital dünyanın iyiden iyiye futbolun içine girmiş olması dolayısıyla Bursaspor ‘un başarısı “en kutsal” başarıdır diyebiliriz. Ancak yönetim stratejileri ne derece doğruydu? Yıllardır yetiştirilen yetenekli futbolculara yaklaşım ne kadar yapıcıydı?

2001 Kasım ‘ına gittiğimizde 26 yaşındaki Murat Sözkesen ‘in Galatasaray ‘a kiralanması dikkatimizi çekecektir. O dönemin en önemli yeteneklerinden biri olarak gösteriliyordu Murat. Zamanın şartları dolayısıyla Bursaspor ‘u ve diğer bütün Anadolu kulüplerini büyük takımlarla oynadıkları maçlar haricinde izleyemiyorduk. Belki de Murat ‘ın şansı bu takımlara kaydettiği güzel gollerdi. Galatasaray ‘da yaşadığı sakatlıklar, kariyerinde attığı ilk ciddi adımın boşa çıkmasına sebep olurken, akıllara gelen acaba transferine izin verilme zamanı ne kadar doğruydu sorusunu engelleyemiyordu. Ve belki de bir zincirin ilk halkalarından biri oluyordu.


Bir diğer önemli halkayı ise Okan Yılmaz ‘ın oluşturduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Türk futbol tarihin gördüğü en kaliteli golcülerden biriydi. 2 kere gol kralı olduğu Süper Lig ‘de bir döneme damgasını vurmuştur. Murat Sözkesen ‘in tam olarak oluşturamadığı soru işaretlerini Okan tüm gerçekliğiyle oluşturuyordu öyle ki performansı dolayısıyla her futbolcunun hayali İstanbul ‘a gitmeyi en çok hak edenlerdendi zaten İstanbul da onu fazlasıyla istiyordu. Artık soruların sorulmasının tam zamanıydı neden gitmesine izin verilmemişti? Belki de verilmişti ancak istenen astronomik rakamlar, transfer tekliflerine bir nevi “hayır” cevabı oluyordu. Bu tutumdaki amaç oyuncudan performans açısından faydalanmak değildi. Tek amaç -oyuncunun durumunu pek de fazla düşünmeden- çok fazla gelir elde edebilmektir.

Geçtiğimiz son iki üç yıla baktığımızda yine benzer bir senaryo tüm çıplaklığıyla karşımıza çıkıyor. Bursaspor ‘un devrim niteliğindeki şampiyonluğunun en büyük iki mimarı Sercan Yıldırım ve Volkan Şen benzer bencilliklerle yaşları gelmeden mental emekliliğe ayrılıyorlardı. Yıllar sonra bir ilke imza atarak zirveye çıkan Bursaspor ‘un “artık şampiyonuz neden oyuncularımız İstanbul ‘a gitmek zorunda” gibi bir mantık gütmesinin akıllıca olmadığı söylemek zor ancak oyuncularının ellerinde kalmasının sebebinin bu olduğunu söylemek de maalesef ki bir o kadar zor. Oyuncuların isteklerini, gelişimleri ve hatta psikolojilerini hiçe sayarak verilen kararların sonuçları çok ağır olmaktadır. Artık kafalarda soru işaretleri kalmamıştır. Büyük bir takım gibi düşünüp yetenekli oyuncuları elde tutmak değildi amaç.


Yıllar geçiyor durum hiç değişmiyordu hatta bazı Anadolu kulüplerine de model oluyordu. Kayserispor ‘un Gökhan Ünal konusunda yaptıklarının hiçbir farkı yoktu. Gökhan ‘ın Trabzonspor ‘da da bir şeyler yapması bu durumun ikinci plana itilmesini sağlamıştık biraz hepsi bu. Çok daha büyük şeyler beklenen bu isimlerin şimdi nerede olduklarına bakıldığında ve üzerinde düşünüldüğünde durum ciddiyeti rahatlıkla kavranacaktır.

Yıllar öncesine dayanan bu “hata”ların neden tekrardan aklıma geldiğini soracak olursanız geçen hafta kadrodışı bırakılan Ozan İpek ‘in sayesinde olduğunu söyleyeceğim. Sercan ve Volkan ‘dan sonraki kilit isim olan Ozan İpek de aynı senaryoyla kaybolup giden bir “yıldız adayı” oldu. Takımın kağıt üzerindeki profili değişirken kafa yapısının aynı eskilikte kalması başarıların kalıcılığı doğrudan etkileyen bir unsurdur. Böylesine konunun bir yazıyla tam olarak aktarılması oldukça zordur ancak hiç olmamış gibi davranıp unutup gitmek de hiç yapamayacağım bir şeydi.  

Hiç yorum yok: