3 Eylül 2012 Pazartesi

Fırsatçı Golcü



Takvimlerin 2001 ‘i gösterdiği zaman Andrew Cole formundan iyice uzaklaşmış, Teddy Sheringham ise neredeyse yerini başka birine bırakma yaşını geçmişti bile. Solskjaer ‘in asla ilk tercih olamaması da hesaba katıldığında hamuru iyi bir forvet transferi Manchester United efsaneleri arasına ismini yazdırma adayı olabilirdi. Derken temmuz ayında PSV Eindhoven ‘dan 25 yaşındaki Van Nistelrooy transfer edildi. Taraftarlar büyük bir heyecanla ligin başlamasını ve belki de forvet yetiştirme konusundaki en iyi ülke olan Hollanda ‘dan yaptıkları transferin neler yapabileceğini görmeyi beklemeye koyuldular. Her şey tam da beklendiği gibi olmuştu ve Ruud geçirdiği üç harika sezonda toplam 68 lig, 28 Şampiyonlar Ligi golü kaydetmişti ki bu çok çok üst düzey bir performanstı. En azından tribünlerin “Ruud, Ruud, Ruud!!” diye kendinden geçmelerini sağlamıştı.

Rüya gibi geçen 3 sezonun ardından 19 yaşındaki Wayne Rooney Everton ‘dan transfer edilmişti. Bir önceki yıl dikkatleri üzerine çekmiş de olsa hem yaşı hem de Ruud ‘un performansı itibariyle forma şansı bulmasına pek ihtimal verilmiyordu. Belki de genç yetenek için tek yol olan olası bir sakatlık gerçekleşmişti. Nistelrooy yaşadığı sakatlık nedeniyle sadece 17 lig maçına çıkabilmişti. Bu durum Rooney ‘nin yolunu açmıştı ve tam da bu zamanlarda Türk futbolu ve dünya onu Fenerbahçe karşısında yaptığı hat-trick ile tanıdı çünkü o Şampiyonlar Ligi tarihinin hat-trick yapan en genç oyuncusu olmuştu. O tarihte giydiği formayı yaşadığı sakatlıklar haricinde neredeyse bir daha hiç çıkarmadı. Günümüzde dünyanın en komple golcülerinden biri olarak gösterilebilecek seviyeye Ferguson ‘un da katkılarıyla gelen süper yıldız takımıyla özdeşleşen isimlerinden biri konumuna geldi.

2012 yaz transfer dönemine geldiğimizde, belki de en fazla yankı uyandıran transfer gol kralı Robin van Persie ‘nin Manchester United ‘a geçmesidir. Hollandalı, dünyanın en iyilerinden olduğunu çoktan kanıtlamıştı. Takımdaki Rooney hegemonyasını sonlandırıp sonlandıramayacağı ve ya beraber mi oynayacakları kafalarda soru işareti oluşturmaya devam ederken benzer bir kaderle Rooney, ikinci hafta oynanan Fulham maçında bir sakatlık geçirdi. Bacağında 15cmlik bir yırtık oluşan yıldızın bir ay sahalardan uzak kalacağı açıklanmıştı ki bir hafta sonrasında van Persie Southampton karşında hat-trick yaparak takımını galibiyete taşıdı. Takımının her şeyi olan bir ismin, “her şeyi” olan bir takıma transferi ve sonrasındaki uyum ve maç temposu süreci her zaman tartışmalara sebebiyet verir ve sancılı geçer ancak yine bir sakatlık bu süreçte kararı veren unsur oldu. İki süper yıldızın beraber oynayacağı bir anlayışa geçilmesi artık çok daha rahattır çünkü belki de Robin ‘in de takıma alışabilmesi ve kendini kabul ettirmesi uzun bir dönem anlamına geliyordu.



Ruud van Nistelrooy ve Wayne Rooney Manchester United adına iki farklı döneme damga vuran isimlerdir. Kıyaslama yapmak hem zordur hem de çok gereksizdir çünkü takımları her ikisinden de olabildiğince fazla verim aldı tabi ki dünya futbolu da. En az Manu kadar büyük bir kulüp olan Arsenal ‘in Henry sonrası en büyük ismi diyebileceğimiz van Persie ‘nin Manchester ‘a alışma sürecinin tabiri caizse “iktidar kavgası” yaşanmadan geçilebilmesi ve ya en azından öyle geçecek gibi gözükmesi futbolseverler adına tam bir şölen vaat etmektedir.  

Hiç yorum yok: