14 Mayıs 2012 Pazartesi

Bir Şehir, İki Takım...Aynı Sevinç

     
     Yıl 1999...Mayıs ayının 26. Günü… Barcelona’nın kalesi Camp Nou’da Şampiyonlar Ligi finali Bayern Munich ile Manchester United arasında oynanıyor. Manchester şehrinin gün itibariyle büyük takımı United, 31 yıl aradan sonra ikinci kez şampiyon olma isteğini 6. dakikada Basler’in ayağından yediği golle ertelemek zorunda kalacağını hissetmeye başladı. Ancak yine de ille de gol yiyeceksen bunun erken olması avantajdır. United, bir omzundaki bu teselli ile diğer omzundaki müthiş korku arasında denge kurmaya çalışırken dakikalar hiç olmadığı kadar hızlı ilerliyordu.

       Bir Alman takımı olması açısından skor korumak Bayern Munich’in işiydi hele ki bir de 6. Finaline çıkıyor olmasının kattığı tecrübe arkasındayken… Bayern Munich adına iki topun da direkten döndüğü maçta son artık iyice gelmişti ve Manchester ekibinin önünde hiç de olumlu bir tablo yoktu. Alman taraftarlar şampiyonluk türkülerine başladıklarında herkesin bir yanı daha erken her şey olabilir derken diğer yanı bu maçın dönme ihtimalinin olmadığı söylüyordu. Bu ikilemler arasında dakikalar 90+1’i gösterirken sahneye İngilizlerin efsanesi Teddy Sheringham çıkıyordu ve skora denge geliyordu. Golün yarattığı şok tüm dünyayı sarsarken bu sefer de Ole Gunnar Solskjær kendi klasiklerinden bir arka direk golü izletiyor ve kupayı Bayern’e vermek üzere sahaya inmekte olan ve inince Manchester’ın sevindiği gören Lennart Johansson gibi tüm dünyayı “İşte futbolu bu yüzden seviyoruz! “ diye düşündürerek donduruyordu.




       Bu maç oynandığında henüz 7 yaşındaydım ve böylesine efsane bir maçın beni futbolla tanıştırması en büyük şanslarımdan biridir. Futbolda her sonucun olabileceğini ve zaten tam olarak da bunun futbolu güzel yaptığı bilerek yaklaşmam futbola umarım sadece bitaraf olduğum maçlara has değildir…

          Pazar günkü Manchester City – QPR maçı eminim ki sadece bana değil herkese özellikle de United’lılara 1999 Şampiyonlar Ligi Finali’ni hatırlatmıştır. Neredeyse tam olarak 13 sene önce dünya tarihinin en dramatik geri dönüşlerinden biriyle Avrupa’nın en büyüğü olurlarken bu hissi tam ters açıdan tekrar hissetmek istedikleri en son şey olsa gerek.




       Geri dönüşler futbol tarihinin en önemli parçasını oluşturmaktadır. Genelde galip gelen takımların sevinçleri anlatılan bu dünyada Sir Alex Ferguson en çok konuşma hakkına sahip olan insandır. Pazar gününün onda yarattığı empati hissinin herkes tarafında kavranması yeni bir centilmenlik temelli futbol dünyasını kurabilir.

Hiç yorum yok: